11 Ekim
2022 Tarihli ve 31980 Sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan Anayasa Mahkemesinin
14/9/2022 Tarihli ve 2018/27032 Başvuru Numaralı Kararı, psikolojik taciz
nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
Özet
olarak kararda, üniversitede öğretim üyesi olarak görev yapmakta olan başvurucu
hakkında 2011 ila 2013 yıllarında dokuz farklı disiplin cezası tesis
edilmiştir. Bu disiplin cezalarının üçü itiraz üzerine YÖK tarafından
kaldırılmış, diğerleri hakkında ise derece mahkemelerince hukuka aykırı
oldukları gerekçesiyle iptal kararları verilmiştir. Devam eden süreçte intihal
gerekçesiyle başvurucunun doktora tezi iptal edilerek doktor unvanı geri
alınmış, buna yönelik işlem de Mahkemece iptal edilmiştir. Bununla birlikte
başvurucunun görev yaptığı üniversitenin rektörünün şikâyeti üzerine hakaret
suçundan yürütülen yargılamada başvurucu beraat etmiştir. Ayrıca başvurucunun
görev süresinin sona ermesi nedeniyle yeniden atanmamak suretiyle görevine son
verilmesine ilişkin işlemin de iptaline karar verilmiştir.
Öte yandan
söz konusu disiplin cezalarının tesis edildiği dönemde başvurucu hakkında
"depresif duygu durumu, depresif nöbet, anhedoni ve Insomnia"
tamlarıyla sağlık raporları düzenlenmiştir. Bu bağlamda İdarenin yargı
yerlerince iptal edilen bahse konu işlemlerinin başvurucunun yaşamına etkisi
bakımından katlanılamaz bir ağırlık ve yoğunluk derecesine ulaşmadığı ve manevi
bütünlüğünü tehdit etmediği, neticede psikolojik taciz boyutuna ulaşmadığı
söylenemez. Dolayısıyla başvurucunun maddi ve manevi bütünlüğüne yönelik olarak
ileri sürdüğü ihlal iddiasının devletin pozitif yükümlülükleri bağlamında ele alınması
gerekir.
Başvurucu;
derece mahkemelerine sunduğu dilekçelerde, hakkında yürütülen disiplin
soruşturmalarının ve verilen disiplin cezalarının bir işkence aracı olarak
kullanıldığını, kendisine psikolojik taciz uygulandığını ve bu süreçte tedavi
görmek zorunda kaldığım ileri sürmüştür. Somut olay bakımından başvurucunun iki
yıllık süreçte dokuz farklı disiplin cezasıyla cezalandırıldığı fakat bu
yöndeki işlemlerin yargı yerlerince iptal edildiği veya YÖK tarafından
kaldırıldığı, bununla birlikte aynı dönemde başvurucu hakkında psikolojik
hastalık tanısı konulduğu görülmüştür. Derece mahkemeleri tarafından ise
başvurucunun bu bağlamda bir sürece yayılan olaylar ile desteklenen ciddi
iddiaları bulunmasına rağmen herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Öyle ki
başvurucunun psikolojik taciz iddialarına mahkeme kararının davanın özeti
kısmında dahi yer verilmemiştir.
Öte yandan
başvurucunun ilgili kişiler aleyhine adli yargıda açtığı tazminat davasında da
kişiler aleyhine değil idareler aleyhine dava açılması gerektiği belirtilerek
husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir. Bununla birlikte
başvurucunun ilgili kişiler aleyhine görevi kötüye kullanma suçundan yaptığı
şikâyet de YÖK tarafından soruşturma açılmasına gerek olmadığına karar
verilmesi nedeniyle sonuçsuz kalmıştır.
Kamusal
makamlar, psikolojik taciz oluşturan durumları tespitle yetinmemeli, bu tür
davranışların oluşmaması ya da telafi edilmesi amacıyla etkili önlemleri hızla
almalıdır. Kamusal makamların psikolojik taciz iddiaları karşısında hızlı
davranarak gerçeği ortaya çıkarması, psikolojik tacizi ortadan kaldıracak,
tekrarlamasını önleyecek tedbirleri alması ve mağdurun zararlarının
giderilmesini sağlamasının bir yandan kamusal hizmetin etkin bir şekilde
yürütülmesine hizmet edeceği, diğer yandan kişinin maddi ve manevi varlığının
korunması bağlamındaki pozitif yükümlülüğün gereği olduğu söylenebilir. Bununla
birlikte somut olaydaki tam yargı davasının maddi ve manevi varlığın korunması
ve geliştirilmesi hakkı bağlamında giderim sağlayacak yol olduğu
tartışmasızdır. Ancak mevcut başvurunun koşullarında tam yargı davasının
reddedilmesi nedeniyle başvurucunun var olduğu açık olan manevi zararlarının
tazmin edilemediği görülmüştür. Bu bağlamda Mahkemece ulaşılan ret sonucunun
kişinin maddi ve manevi varlığım koruma ve geliştirme hakkının içerdiği
güvenceleri koruyacak, başvurucunun zararlarını tazmin edecek şekilde ilgili ve
yeterli gerekçeler içermediği sonucuna ulaşılmıştır.
Sonuç
olarak, somut başvuruda kamusal makamlar tarafından etkili önlemler alınmaması
ve yürütülen tam yargı davasında derece mahkemelerince ulaşılan sonuçların
ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanmaması nedeniyle kişinin maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkı kapsamında kamusal makamlarca üstlenilmesi
gereken pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmediği kanaatine varılmıştır. Ayrıca
Anayasa’nın 17.maddesinde güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Kararın
tam metnine yukarıdaki “Dokümanı İndir” kısmında ulaşabilirsiniz.